Genel olarak bilinen, mikroejeksiyon uygulamalarında ejakülatta yani menide bulunan spermlerin dölleme potansiyelinin testisten elde edilen spermlerden daha yüksek ve gebelik oluşturma oranlarının daha yüksek olduğudur. Ancak son 10 yıl giderek artan sayıda testisten elde edilen spermlerle yapılan mikroenjeksiyon uygulamalarından elde edilen sonuçlar, ejakülat spermleri ve testis spermlerinin erkek faktöre bağlı infertilite olan çiftlerde benzer gebelik oranlarına sahip olduğunu ortaya koymuştur. Erkek faktöre bağlı infertilite nedenlerinde son yıllarda sperm DNA hasarının fertil erkeklerdeki oranlardan yüksek olduğu ve ileri derecede sperm DNA hasarı olan erkeklerin mikroenjeksiyon uygulamaları sonucunda gebelik oranlarının anlamlı olarak azaldığı yazarlar tarafından bildirilmektedir.
Fertility ve Sterility dergisinin 2015 Aralık ayı sayısında da sperm DNA hasarı üzerinde yapılmış iki çalışma ejakülat spermleri yerine testisten elde edilen spermlerin mikroenjeksiyon yöntemi ile oositlere aktarılmasının gebelik ve canlı doğum oranlarını anlamlı olarak arttırdığını göstermiştir. New York Cornell ve Atlanta Emory Üniversitesi’nin ortak çalışmasında daha önce mikroenjeksiyon yönteminde ejakülat spermleri kullanılan ve gebelik sağlanamayan çiftlerde sperm DNA hasarı bakılmış ve DNA hasarı yüksek bulunanlarda (Hasar oranı %7 ve üzeri olanlara) biopsi ile testis dokusu alınarak oradan elde edilen spermlerle mikroenjeksiyon denemesi yapılmış. Sonuç olarak ejakülat spermleri ile daha önce gebelik sağlanamayan 24 çiftin 12’sinde (%50) klinik gebelik ve canlı doğum gerçekleşmiş.
Derginin aynı sayısındaki sperm DNA hasarı üzerindeki diğer çalışma ise Brezilya ve İspanya’daki özel iki IVF merkezinde yapılmış. DNA hasarı yüksek çıkmış olan erkekleri iki gruba ayırıp bir kısmına testis dokusundan sperm alınarak diğer kısmına ise ejakülat spermleri mikroejeksiyonda uygulanmış. Her iki grupta klinik gebelik oranları arasında fark görülmezken, ejakülat spermleri ile yapılan uygulamalardaki gebeliklerin anlamlı oranda erken düşükle sonlandığı ve testis spermleri uygulanan çiftlerde canlı doğum oranının anlamlı olarak yüksek bulunduğu tespit edilmiştir.
Bu iki çalışmadan çıkarılacak sonuç ise daha önce tüp bebek uygulamalarında başarısızlık yaşamış ve erkek faktörüne bağlı infertilite düşünülen çiftlerde, DNA hasarı incelenmesi önerilebileceğidir. Sperm DNA hasarı yüksek bulunan erkeklerde testisten elde edilecek spermlerle mikroenjeksiyon uygulamasının canlı doğum ihtimalini yükseltebileceğidir. Fertilite problemi yaşayan ve sperm parametrelerinde bozukluk olan erkeklerde veya nedeni bilinmeyen infertilite olarak adlandırdığımız ve sperm parametreleri normal olan erkeklerde sperm analizi dışında, sperm DNA hasarı bakmak tanı ve tedavi açısından yol gösterici olacaktır.